A'nın laneti

İsmi A ile başlayan iyi bilir...
Bizi en iyi Abdullah'lar, Ayşe'ler, Ahmet'ler anlar...
Bir Hüseyin, cep telefonunu tuş kilidine almamış biri tarafından aranmanın nasıl bir duygu olduğunu hiçbir zaman bilemez...
Bir Süleyman, çalan telefonunu açıp heyecanla "Alo" dediğinde, karşıdan gelen cep hışırtısı, yürüme tepinmesi sesinin yarattığı ruhsal çöküntüyü anlayamaz.

Ali'ler, Aslı'lar, Aykut'lar için, telefonunuzu tuş kilidine alın.

Robot insanlar

Küçükken erkek çocuklarının kurduğu çeşitli kahramanlık hayalleri vardır.
"Bir robot olaydım, uçaydım, çok hızlı koşaydım kaçaydım..." gibisinden.
Sonra zamanla bu çocuklar büyür tabi, okulu bitirir iş sahibi olur vs.
Ama eninde sonunda o içerde kalan kahramanlık hayalleri dışa vurulmak zorundadır.
Nasıl mı?
Tabi ki Blutut kulaklıkla.
Aman diyim! Sokakta yanından dik duruşlu, sert adımlarla yürüyen bir adam mı geçti?  
Kulağında blutut kulaklık. 
Kafede karşındaki masada oturan takım elbiseli, güneş gözlüklü abi kendinden emin bakışlarla etrafı mı süzüyor?
Kulağında blutut kulaklık.

Robot olamamış adama robot güveni veren alet; Blutut kulaklık

Sıkıntı

Bir akşam dışarı çıkıyorsunuz, arkadaşlarla buluşuyorsunuz, ortamda çok samimi olmadığınız bir adamın arabası var. Gecenin sonunda diyor ki; atlayın bırakayım sizi evlere. Hoşunuza gidiyor tabi beleş yolculuk; Ama maalesef şu an tehlikenin farkında değilsiniz!
Arabanın sahibiyle samimi olan kişi önde oturuyor, siz arkada. Talihsizliğe bakın ki en uzaktaki ev sizin eviniz, o yüzden önce öndeki iniyor, siz kalıyorsunuz arkada sap gibi. İncelik olsun diye "aman öne geçseydim..." falan diyorsunuz ama artık çok geç.

Arkada oturacak, adama ayıp mı olur acaba diye arkanıza bile rahat rahat yaslanamadan, ezim ezim ezilerek evinize gideceksiniz.

Hızlandırılmış kurs

Hızlandırılmış dil kursları var. Güzel birşey, kısa sürede öğret gönder. Helal olsun.
Dil kolay tabi, öğretirsin.
Yiyosa "hızlandırılmış aile ilişkileri kursu" yap. Yapamazsın, öğretemezsin.
Genç bir insana "Elti, Kayın, Bacanak" terimlerini öyle kısa sürede öğretemezsin, pekişmesi lazım. Her öğrenciye bir elti bir bacanak sağlaman lazım ki kafada otursun.
Misal bende bunlar yok, o yüzden elti diyince kafamda hiçbirşey canlanmıyor.

Biri bu işe el atsın, aile sohbetlerinde zorluklar yaşıyoruz.

Cepçiler

Yıllarca cebimizden bol bol çalan cep telefonu operatörlerine nasıl zarar veririz?
Tabii ki daha az konuşarak.
O yüzden güçlerimizi birleştirmemiz lazım.
Gelin her görüşmenin başındaki "Alo, naber? Nasılsın, iyiyim sen nasılsın" ve sonundaki "Hadi görüşürüz, kendine iyi bak vıdıvıdı" kısımlarını geçelim. Bu konuşmaların formalite icabı yapıldığını artık herkes biliyor. Giriş ve çıkışı attık mı nerden baksan 10 kuruş kârdayız.
Bu kampanyadan çevrenize de bahsedin ki "aman şunu aradım da telefonu açar açmaz konuya girdi bir hal hatır sormadı hayvan" demesinler.

Darılmaca kırılmaca yok.

Sakız sektörü ve ülkenin gelişmişliği arasındaki orantı

Ey ciklet üreticileri, size sesleniyorum.
Ufacık çocukken bastınız Turbo'yu, verdiniz Patbom'u, Tipitip'i. Verdiniz de noldu?
Bomboş adam oldum.
Hangi spor araba kaç yapar, hangi futbolcu nerde oynar hepsini ezbere biliyorum.
Halbuki aranızdan bir tane akıllı adam çıksaydı da, ansiklopedik bilgiler cikleti, pratik bilgiler cikleti üretseydi.


Zehir gibi nesil olurduk şerefsizim.

Faydalı icat

Japon'un yaptığı ünlü bir robot var, marifeti ne? -Yürüyor, koşuyor, tokalaşıyor.
Bana faydası ne? -Yok
Benim için teknolojinin ulaştığı son nokta, "merdivene dönüşen sandalye"dir.
Gavurun Transformers'ı varsa bizim de merdivene dönüşen sandalyemiz var.
Yoruldun mu? 
Otur dinlen...
Boyun mu yetmedi?
Çık üstüne tak ampülü.

Asimo'dan kullanışlı, Transformers'dan ihtişamlı; Merdivene dönüşen sandalye.

Kitaba benzeyen kalın roman

Bu bizim pop müzik sanatçıları yazın eğlenceli, kışın hüzünlü şarkıları basıp basıp duruyorlar. Kimi zaman hüzünleniyor kimi zaman hopluyor zıplıyorsunuz.
Ama o şarkıların sözlerini hiç oturup düşünüyor musunuz?
Ben düşündüm...
Ve yıllardır bizi bu şekilde uyuşturan Rafet El Roman'a soruyorum...

"Biz neler neler yaşadık beraber" tamam da,
"Kalın bir roman, kitap gibi" ne demek Rafet?

Kodlayaman

Zaman zaman bir durum oluyor, açıyoruz telefonu arıyoruz müşteri hizmetlerini. Karşıdaki kişi konuşma sırasında ismimizi, adresimizi sorarsa ve cevabımızı anlamazsa, söylediklerimizi kodlamamızı istiyor.
İşte benim heycanım burda başlıyor; "Kodlayamıyorum"
Kimi insan var hemen başlıyor Giresun, İzmir, Sivas diye...
Şehir isimleri düşünmem gerekirken, Giyotin, İstavrit, Siyonist gibi şeyler kafamda dönmeye başlıyor, heyecanlanıyorum.

Bidahaki aramama önüme Türkiye haritası açacam.

Bakışlar

Kimini Kadir İnanır bakışı etkiler, kimini Hülya Avşar bakışı...
Beni en çok etkileyen ise, dolmuşta kendine uzatılan 50-100 TL gibi büyük banknotların sahte mi gerçek mi olduğunu bir bakışta anlayan "Ultraviyole Dolmuşçu Bakışı."

Şimdi 200TL algılama özelliğiyle, evinize en yakın dolmuş durağında!

Üşeniyorum, sevmiyorum

Kışları başıma bela olur diye şemsiye, yazları akşam cebime yük olur diye yanıma güneş gözlüğü almıyorum.
İlerde her türlü romatizma, sinüzit, göz kenarları için kırışık önleyici ilaca talibim.

Kendim ettim kendim buldum.

Ödül sahipleri açıklandı...

"2010 Yılı, Dünyanın En Önemli Şeyleri" ödülleri sahiplerini buldu.
Bu seneki ödülü Bihter, Behlül ve Messi paylaştı. Ödül töreninde duygusal bir konuşma yapan Messi, bu ödülü Behlül ve Mehlül'le paylaşmaktan gurur duyduğunu söyledi.

Tören alanını birlikte terkeden üçlü, gittikleri bir eğlence mekanında sabaha kadar işkembe çorbası içip kokoreç yedi.

İçten üzüntüler

Okul dergisine şiir yazıp verirsin, yolda seninle röportaj yaparlar gazeteye basarlar. Ama o yazıların altına senin adını yazan adam işini hiçbir zaman düzgün yapamayan adamdır.
Heyecanla alırsın gazeteyi dergiyi, açarsın sayfayı telaşla. Bir bakarsın ya soyadın yanlış, ya Ahmet yerine Mehmet yazmışlar. Yaşadığın hayal kırıklığıyla kalırsın. Eşe dosta atacağın havadan da olursun.

İşte üzüntü budur.

Engellenemez

Otobüse biniyorsun, durağa yaklaşırken yerinden kalkıyorsun, gidim de butona basayım diye usulca...
Sonra farkediyorsun ki biri zaten butona basmış bile, ışık yanıyor...
Ama için rahat etmiyor, o garip his seni sıkıştırıp duruyor, git bir de sen bas, hadi bas da rahatla diye...
Eğer gidip o butona bir kez de sen basıyorsan, bil ki sen de bizden birisin...

Zaten Basılmış Olan Otobüs Butonuna Gene de Basanlar Topluluğu'nun yükselişi engellenemez.

Olur böyle şeyler

İtiraf edelim, hepimizin geçmişte teknolojik cahillikleri oldu. O yüzden teyzelerimize, annelerimize bilgisayar başında artizlik yapmayalım.
Sene 2000'in başları. Daha internet yeni gelmiş memlekete, hatırlarım koca şehirde 1 tane internet kafe vardı. Sonra insanlar evlerine bilgisayar, internet falan almaya başladı. Ben de birgün gazetede bilgisayar ilanlarına bakıyorum. Bilgisayarın özellikleri arasında "Ethernet Kartı" diye birşey gördüm.
Bundan sonraki büyük bir zaman dilimini bilgisayar almaya hevesli arkadaşlarıma; "Hani internet vardı ya, şimdi de ethernet diye bişe çıkmış..." diyerek hava atmakla geçirdim.

Haddimizi bilelim.