Gençler!
Ortaokullular, liseliler. Okul hayatınızdaki davranışlarınıza çok dikkat etmeniz lazım.
Çünkü ilerde, ne kadar büyürseniz büyüyün, bugünkü davranışlarınızla anılacaksınız. Sınıfın en kavgacı, en korkak, okulun en beceriksiz çocuğu, en şişman kızı olun, sorun değil.
Ama siz siz olun, derste osurmayın. İlerde çok çalışıp holding sahibi de olsanız o gerçek gelir sizi bulur.
Benden söylemesi.
Sünnet düğünü
Sevgili teyzeler, amcalar, enişteler;
sünnet olayının "sünnet düğünü" olarak anılması onun eğlenceli birşey olduğu manasına gelmez.
Bu yanlış anlamayı silelim ki, çocuğun biri ameliyat edilirken ortada davul zurna çalıp oynamayı bir an önce bırakın.
Ufacık çocuk korkularıyla yüzleştiği sırada halasıyla amcasının karşılıklı göbek atmasını izlemekten zevk alıyor mu, bir düşünün.
Sünnetten sonra geçmiş olsuna gelin, dünya daha mantıklı bir yer olsun.
Düğünlerin en psikopatı; Sünnet düğünü.
sünnet olayının "sünnet düğünü" olarak anılması onun eğlenceli birşey olduğu manasına gelmez.
Bu yanlış anlamayı silelim ki, çocuğun biri ameliyat edilirken ortada davul zurna çalıp oynamayı bir an önce bırakın.
Ufacık çocuk korkularıyla yüzleştiği sırada halasıyla amcasının karşılıklı göbek atmasını izlemekten zevk alıyor mu, bir düşünün.
Sünnetten sonra geçmiş olsuna gelin, dünya daha mantıklı bir yer olsun.
Düğünlerin en psikopatı; Sünnet düğünü.
Hijyen ve ekmek
Hijyeni severim. Hijyen, mikropların bizden uzakta oturması demektir.
Hijyen kurallarına her zaman dikkat ederim. Bir yer hariç; "Marketin ekmek reyonu".
Markete girer alacağımı alır, ekmek reyonuna sinsice yaklaşırım. Unutmayalım, "güzel bir yemeğin yolu çıtır ekmekten geçer".
Önce çevremi bir kollarım, çevrede insan var mı? Varsa biraz bekler, yoksa güvenlik kameralarını arkama alır, sırayla tüm ekmekleri mıncıklaya mıncıklaya en çıtırını seçer, sepete atar, mutlu adımlarla evimin yolunu tutarım.
Sonuçta biz de insanız. Ve insan ekmek mıncıklar.
Hijyen kurallarına her zaman dikkat ederim. Bir yer hariç; "Marketin ekmek reyonu".
Markete girer alacağımı alır, ekmek reyonuna sinsice yaklaşırım. Unutmayalım, "güzel bir yemeğin yolu çıtır ekmekten geçer".
Önce çevremi bir kollarım, çevrede insan var mı? Varsa biraz bekler, yoksa güvenlik kameralarını arkama alır, sırayla tüm ekmekleri mıncıklaya mıncıklaya en çıtırını seçer, sepete atar, mutlu adımlarla evimin yolunu tutarım.
Sonuçta biz de insanız. Ve insan ekmek mıncıklar.
Satış
Sokaklarda birşeyler satan insanlar var, çalışıyorlar, insana zorla birşey satmıyorlar.
Kapı kapı gezip ürün satmaya çalışan insanlar da var, istemiyorum diyorsun gidiyorlar.
Onlara da saygım var.
Ama telefonda satış yapan insan var ya, işte onunla nasıl başa çıkacağımı hiç bilmiyorum. İnanılmaz bir çeneye sahip, ayrıca söylediğiniz hiçbirşeyi dinlememe konusunda çok başarılı. İlgilenmiyorum sözü onun için geçerli değil. En çok kullandığı söz ise "Ama bakın..."
Alışveriş yapmak istemediğinizi hiçbir mantıklı biçimde anlatamayacığınız tür: Telefon pazarlamacısı.
Kapı kapı gezip ürün satmaya çalışan insanlar da var, istemiyorum diyorsun gidiyorlar.
Onlara da saygım var.
Ama telefonda satış yapan insan var ya, işte onunla nasıl başa çıkacağımı hiç bilmiyorum. İnanılmaz bir çeneye sahip, ayrıca söylediğiniz hiçbirşeyi dinlememe konusunda çok başarılı. İlgilenmiyorum sözü onun için geçerli değil. En çok kullandığı söz ise "Ama bakın..."
Alışveriş yapmak istemediğinizi hiçbir mantıklı biçimde anlatamayacığınız tür: Telefon pazarlamacısı.
İETT ve Derin konular
Üstünü başını aceleyle giydi, herşeyi tam zamanında halletmişti, sokağa çıkıp otobüse binip gidecekti hepsi bu.
Hızlı adımlarla durağa yaklaşırken, 20 dakikada bir gelen otobüsün kendinden önce durağa geldiğini gördü ve düşünmeye başladı.
Durağa gelmeme daha var, otobüs ne zamandan beri orda?
Acaba koşsam yetişir miyim?
Yoksa bayadır ordaydı da, ben koşmaya başladığım an mı gidecek?
Kim ne der umursamadan ölümüne bir depar patlatsam yetişir miyim?
Ama ya yetişemezsem, yorulduğuma değer mi?
İşte bu soruları kendine sorup durdu büyük düşünür Niçe.
Hızlı adımlarla durağa yaklaşırken, 20 dakikada bir gelen otobüsün kendinden önce durağa geldiğini gördü ve düşünmeye başladı.
Durağa gelmeme daha var, otobüs ne zamandan beri orda?
Acaba koşsam yetişir miyim?
Yoksa bayadır ordaydı da, ben koşmaya başladığım an mı gidecek?
Kim ne der umursamadan ölümüne bir depar patlatsam yetişir miyim?
Ama ya yetişemezsem, yorulduğuma değer mi?
İşte bu soruları kendine sorup durdu büyük düşünür Niçe.
İnce&kalın Nokia
İnce uçlu Nokia'cılar var, kalın uçcular var.
Kalın uçcular sanki daha içten, daha bizden, eski toprak.
Bir derdin olsa kalın uçlu Nokia'cıya anlatırsın her türlü. Paraya mı sıkıştın, hiç çekinme, borç verir, durumun olunca geri ödersin.
Ama ince uçlu Nokia'cıdan sakın borç isteme, lafı evirir çevirir, vermemek için her türlü oyunu yapar. Verirse de öbürgün geri ister. Zamane çocuğu.
Ne varsa eskilerde var.
Kalın uçcular sanki daha içten, daha bizden, eski toprak.
Bir derdin olsa kalın uçlu Nokia'cıya anlatırsın her türlü. Paraya mı sıkıştın, hiç çekinme, borç verir, durumun olunca geri ödersin.
Ama ince uçlu Nokia'cıdan sakın borç isteme, lafı evirir çevirir, vermemek için her türlü oyunu yapar. Verirse de öbürgün geri ister. Zamane çocuğu.
Ne varsa eskilerde var.
Dükkan önü adamı
Restoranların, çay bahçelerinin, kafelerin önünden geçip giden insanlara; "Merhaba, hoş geldiniz", "Buyrun şöyle geçin" şeklinde seslenen abiler, 21. yüzyılın pazarlama dehası sizsiniz.
Öyle mükemmel bir yöntem bulmuşsunuz ki, işi gücü olan adam bile ansızın kendini bir kafede oturmuş yemek yiyip nargile tüttürür halde bulabiliyor.
Bilinç altına etki etmek böyle birşey olsa gerek.
Pazarlama dehası, dükkan önü adamları.
Öyle mükemmel bir yöntem bulmuşsunuz ki, işi gücü olan adam bile ansızın kendini bir kafede oturmuş yemek yiyip nargile tüttürür halde bulabiliyor.
Bilinç altına etki etmek böyle birşey olsa gerek.
Pazarlama dehası, dükkan önü adamları.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)