Yer tutmak zor zanaat

Sinemada, otobüste, parkta, dolmuşta..
Nerde olursa olsun hiç farketmez. Kimse için yer tutmak istemiyorum.
Bana bu sorumluluğu yüklemeyin lütfen, peşinen söylüyorum.
Geriliyorum, biri gelip çat diye oturacak diye gerim gerim geriniyorum.
Laftan anlamaz teyze gelir, amca gelir oturur, hiç dinlemez, çaresi yok.
Sonra bi de sizinle kötü olmak var.

Yer tutmak büyük sorumluluk, tutamazsan altında ezilirsin.

Taksitli alışveriş

Küçükken insanların nasıl taksitle buzdolabı, çamaşır makinesi aldıklarını anlamazdım.
Çünkü taksitli alışverişi yanlış anlamıştım.
TV'den duyduğum, "12 taksitle buzdolabı..." sözünü kafamda canlandırıp; "kimse almaz ki... bugün ödemeye başlasan taksitlerin bitmesi 12 ay sürer, 12 ay boyunca buzdolapsız nasıl yaşayacaksın ki..." şeklinde bilmiş laflar ederdim.
Biraz daha büyüyünce, taksitli alışverişin öyle birşey olmadığını anladım.
Meğerse en baştan buzdolabını, çamaşır makinesini alıp öyle ödemeye başlıyormuşsun.
Oysa ki ben, 12 ayda çamaşırlar nasıl da kokar diye düşünüp duruyordum.

Gençlik işte.

Unutkanlık ve doktorlar

Şimdi öncelikle bir konuya açıklık getirmek istiyorum.
İnsanlar unutkandır, doktorlar insandır, o zaman doktorlar da unutkandır.
Ama hiçbir doktorun bir insanın içinde makas unutacak kadar unutkan olabileceğini düşünmüyorum.
Bana sorarsanız bu, doktorlar arasında oynanan ufak bir oyundan başka birşey değil.
Bunun ameliyat sırasında oynanan iddialaşma türü bir oyun olduğunu düşünüyorum.
"Var mısın iddiaya bak bu makası adamın içine koyacam, 1 aydan önce farketmeyecek."
"O da birşey mi, böbrek yerine dalağını alacam hiç haberi olmayacak."
Bu tür oyunlar oynayan doktorlara söyleyecek tek bir sözüm var;

Organla şaka olmaz.

Sabırsız teknolojik

Futbolcu karşılamaya havaalanına kadar giden adamla aynı derecede gereksiz tek bir adam var:
"Teknolojik alet için mağaza önünde yatan adam".
Yeni iphone, ipad veya yepyeni bir cep telefonu mu çıkıyor?
Yaz kış farketmez, uyku tulumunu alır, evsiz gibi, çapulcu gibi gider mağazanın önünde yatar.
Sonra bi de gururla anlatır; "bak uykumdan kıstım, yerde yattım ilk çıkan ayfonu ben aldım."
Afferim oğlum, afferim sana, ayfonun var ama çöpçü gibisin, çingene gibisin.
Yattığın yerden soğuğu yersin inşallah.

Hayırlı olsun.

Restorantta TV fobisi

Türlü türlü insan, bin türlü fobi var.
Misal benim fobim, televizyon altına oturma fobisi.
Restoranta giriyorum, çevreme bakıyorum tüm masalar dolu, bi tek duvara asılı olan televizyonun altındaki masa boş. Anlıyorum ki bu fobiye bir tek ben sahip değilim.
Oturduğumla yemeği söylemem bir oluyor, ondan sonra tedirginlik içinde yemeği bekliyorum, bir an önce gelse de yiyip kalksam diye. Bu sırada kafamda senaryolar çiziyorum;
"Nerden baksan 72 ekran, yok yok 104 ekran bu, dev gibi, bi düşse kafamı kesin kırar, neyse ki tüplü televizyonlar kalmadı piyasada, yoksa hiç şansım yoktu, duvar aparatı sağlam mı acaba, dur vidalarına bir bakayım..."
diye diye ne yediğimden bişey anlıyorum ne oturduğumdan. Son lokmamı yutar yutmaz hızla kalkıp derin bir oh çekerek günüme devam ediyorum.

İşte fobi böyle birşey.

Ayva: Olmasa da olur

Mübarek yüce rabbimizin herşeyi bir amaç doğrultusunda yarattığını biliyoruz.
Ama peki ya "ayva"?
Ne meyveye benzediği var ne de başka bir şeye.
Yemekten sonra meyve olarak kimse yüzüne bakmadığı için belki tatlı olarak yutturruz demiş birileri ama o da tutmamış.
Tadının meymenetsizliğinden olsa gerek "Ayvayı yemek" şeklinde bir söz bile türemiş.
Hiç kötü bir durumda "Çileği yedik" veya "Avokadoyu yedik" dendiğini duydunuz mu?
Duymadınız tabi. O yüzden tekrar sormak istiyorum.

Ayva da ne allaşkına?

Tişörtler ve anneler

Bildiğiniz gibi anneler marketten toz bezi almazlar.
Onun yerine pusuya yatıp beklerler ki bir tane tişörtünüz daha eskisin, bir tanesinin daha bir tarafı delinsin diye.
Böyle bir durumda da hiç düşünmeden cart diye ortadan ikiye bölerler tişörtü.
Gün gelir hiç ummadığınız bir anda en sevdiğiniz tişörtünüzü banyonun önünde parçalanmış ve ıslak bir halde bulursunuz.
Allah kimseye böyle acı vermesin.
Bunun gibi durumların yaşanmaması için hemen bugün annenize marketten bir toz bezi alın.

Onu gerçek bir toz beziyle mutlu edin...

Bilinçli tüketici

Bilinçli tüketici nedir?
Efendim bilinçli tüketiciyi tanıyabilmenin en iyi yolu pillerle olan ilişkisini anlamaktan geçer.
Eğer siz de çevrenizde, bitmiş olan normal kalem pili şarj aletine takıp acaba şarj oluyor mu diye deneyen, o olmazsa pilleri tutup buzdolabına koyan, hiçbir çare kalmadığında ise pilleri taşla ezip içine bakan insanlar görüyorsanız, bilin ki o insanlar bunları bilinçli tüketici oldukları için yapıyor.

Çünkü bilinçli tüketici, pili son damlasına kadar sömürür.